Sırrı Süreyyâ; yerli ve milli olmak

“`html

Sırrı Süreyya’nın vefatı, hepimizi derinden üzdü. Allah rahmet eylesin. Kendisinin tanıdığım birisi olması nedeniyle bu haberin bende özel bir yeri var. Yıllar önce, sevgili dostlarım Târık Tufan, İsmâil Kılıçarslan ve Selahattin Yusuf’un öncülüğünde düzenlenen “Meksika Sınırı” adlı programa katıldım. Bu üç isim, programı büyük bir başarı ile yürütürken, Sırrı Süreyya da sonradan onlara katılmıştı.

Sırrı Süreyya’nın, yeni insanlarla hızlıca kurduğu sempatik bağlar, onun karakterinin önemli bir parçasıydı.

İnsanın kalbinde yer edinen o içten gülümsemesi, hoş sesi, zengin anekdotları ve derin şiir yorumlarıyla sohbet ortamlarını zenginleştirirdi. Bu durum bende de aynı etkiyi yarattı. Çalıştığım üniversitede onun da sinema dersleri verdiğini öğrendiğimde, Sırrı Bey ile görüşmeye karar verdim. Bir dönem boyunca haftada bir, çok keyifli sohbetler gerçekleştirdik. Konularımız genellikle kültürel ve sosyal meseleler üzerindeydi; siyasete pek girmiyorduk. Sırrı Süreyya, dinleme konusunda oldukça ustaydı. Daha sonra siyasete yönelmesi, şahsen doğru bulduğum bir tercih değildi. Eğer kültürel bir figür olarak kalmış olsaydı, sinema alanında çok daha başarılı olabilirdi. Ancak farklı düşünenlere de saygı duyarım. Hrant Dink’in anıldığı bir konferansta karşılaştığımızı ve Sırrı Bey’in o ortamda sergilediği esprili yaklaşımını hatırlıyorum. En son İstiklal Caddesi’nde karşılaştık, birbirimize sarıldık ve kısa bir sohbet ettik. Daha sonra yollarımız ayrıldı ve bir daha karşılaşmadık. Kader böyleymiş.

Sırrı Süreyya, TBMM’deki duruşuyla birçok insana ilham kaynağı oldu. Onun fikir ve eylemlerine muhalefet edenler bile onun içindeki derinliği keşfetmeyi başardı. Hastalığı süresince, herkes fikir ayrılıklarını bir kenara bırakıp onun için dua etti. Bu, günlük yaşamımızda sıkça rastladığımız bir durum. Duygularımızı gizlerken, kimi zaman hepsi alt üst olabiliyor. Bu duygular, dramatik anlarda açığa çıkma fırsatı buluyor. Hrant Dink’in trajik kaybı sonrasında da benzer bir toplumsal birlikteliği yaşamıştık.

Hrant Dink’in cenazesinde yükselen, “Hepimiz Hrant’ız” sloganı, toplumun derinlerinde saklı duyguların bir yansımasıydı. Bu, birçok insanın kendisini bir şekilde Hrant’ın fikrinde bulmasıyla ilgiliydi. Fanatikler bir yana, Hrant’a karşı çıkıp sağduyulu düşünebilen kalabalık bu slogana sahip çıkmıştır. Sırrı Süreyya için de benzer bir durum yaşandı. Her türlü farklılık ve çatışma duygusu unutuldu; herkes onun sıcak gülümsemesinde bir araya geldi.

Bu topraklarda yaşayan orta sınıf insanlarının kültürel deneyimleri dikkat çekici. Bu grupta yer alan insanların büyük bir kısmı, alt orta sınıf kökenli.

Tüketim standartlarındaki iyileşmeler ne yazık ki bir an önce kültürel yansımalar bulmuş değil.

Tüketim kültürü, sınırsız bir şekilde yayılmayı sağlarken, bunun ötesinde gerçek kültürel birikimle ne yapacaklarını bilemeyenlerin durumu da dikkat çekici bir sorun alanı.

Bu durumda, tüketimde bencillik, gösteriş, taşkınlık ve narsistik davranışlar ön planda karşımıza çıkıyor.

Bu süreç, toplumda bir hazımsızlık olarak tezahür ediyor. Siyasal arenada bu dinamiklerin etkisini açık bir şekilde görmek mümkün.

15 Temmuz sonrası ortaya çıkan yerli ve millîlik kavramları ise bu bağlamda anlam kazanıyor. Eğer kültürel kabuklaşmalar radikal değişimler yaşanmadığı sürece, ne yerlilik ne de millîlik doğru bir şekilde yaşanabilir.

Sırrı Süreyya gibi sayıları azalan figürler, bu konuda düşünmek için bir fırsat sağlıyor.

O, gerçekten yerli bir insan olarak hayatını sürdürdü. Adıyaman’dan büyük şehirlere uzanan hikayesi, değişimlere en iyi şekilde uyum sağladı. Esnekliğini kaybetmedi ve yeni koşullara kendini uyarlamayı başardı. Bu, bir insanın yerli olmasının gerekliliğidir. Bu, sürekli gelişimi ve akışkanlığı asıl kılan bir varoluş biçimidir.

Sırrı Süreyya, kendi kavgalarını asla gerilemeden ve başkalarını incitmeden sürdü. Artık aramızda değil; fakat geride bıraktığı ayna, hepimiz için bir vizyon sunuyor.

Bu aynada, kendimize bakıp, kimin kaybeden olduğunu, kimin gerçek olduğunu göreceğiz.

Yeni Türkiye’nin temel konularından biri olan yerlilik ve millîlik meselesinin dikkatlice ele alınması gerektiği açık. Yerlilik, millîliği her zaman öncelemelidir. Unutulmamalıdır ki, yerliliğini kaybeden bir millîlik, kabuklaşır. Millîliğimiz, zevk ve neşeyle terbiye edilmiş bir yerlilik anlayışını ortaya koymadıkça tartışmalara kapalı olacaktır.

Sırrı Süreyya, bu dünyadan bir iz bıraktı. Mekanı cennet olsun.

“`

Related Posts

Manuel şanzımanlı otomobillerin piyasadan tamamen ‘kaybolabileceği’ tarih

Örneğin yapılan bir araştırma, son 10 yılda manuel şanzımanlı modellerin arzının yüzde 57’ye kadar azaldığını gösteriyor. Çalışma, İngiliz pazarında en popüler 30 marka üzerinden gerçekleştirildi. 2015 yılında sıfır araç pazarında 192 adet manuel …

Trump’ın politikaları ABD ekonomisinin daralmasına neden oldu

Vadeli işlem ve emtia piyasaları uzmanı Zafer Ergezen, ABD ekonomisindeki daralmaya ilişkin,” ABD Başkanı Donald Trump, ABD’yi yeniden büyük yapmaya çalışırken daralmasına neden oldu.” dedi.

Mayıs ayı kira artış oranı ne kadar olacak? 2025 Mayıs ayı kira artış oranı yüzde kaç?

Kira artış oranı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) verilerine dayanarak hesaplanıyor. Peki, Mayıs ayı kira artış oranı ne kadar olacak? 2025 Mayıs ayı kira artış oranı yüzde kaç?

ENAG enflasyon verilerini açıkladı: Nisan ayı enflasyon rakamları netleşti

Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), son dakika nisan ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. ENAG’a göre nisan ayında enflasyon yüzde 4.46 arttı. Son 12 aylık artışı ise yüzde 73.88 olarak gerçekleşti. En yüksek aylık enflasyon artışı yüzde 9.67 ile “Haberleşme” grubunda oldu.

Dolar ve Euro güne nasıl başladı? İşte serbest piyasada döviz açılış fiyatları (5 Mayıs 2025)

Serbest piyasada 38,5790 liradan alınan dolar, 38,5810 liradan satılıyor. 43,7570 liradan alınan euronun satış fiyatı ise 43,7590 lira olarak belirlendi. Cuma günü doların satış fiyatı 38,5550 lira, euronun satış fiyatı ise 43,8730 lira olmuştu.

KOBİ’lere destek : 20 milyon liralık desteğe nasıl başvurulur? Hangi işletmeler yararlanabilir?

Küçük ve orta ölçekli işletmeler için KOSGEB tarafından hayata geçirilen “Kapasite Geliştirme Destek Programı” kapsamında ikinci başvuru dönemi başladı. KOBİ’lere 20 milyon lira üst limitli, 36 ay vadeli finansman isin 20 puanlık faiz desteği sağlanacak. Başvuru süreci 2 Mayıs itibarıyla başladı ve 30 Haziran’a kadar devam edecek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir